27 Ocak 2011 Perşembe

jeFF buckLey'i kim oYnaYacak?

jeff buckley; 1997 yılında Memphis Nehri'nin sularında boğulduğunda henüz 30 yaşındaydı. geride az sayıda albüm bıraktı ama dönüp dönüp dinlenilesi, huzur bulunası, hüzünlenilesi etkiler bırakmıştır bünyelerde.
şimdilerdeyse hayatının film yapılacağı söylentileri dolaşıyor. 2011'in sonlarına doğru çekimlerine başlanacağı söylenen filmde, Buckley'in müzisyen kimliğiyle birlikte normal biri olarak da değerlendirilecekmiş. tabii filmin kurmaca mı, yoksa bir belgesel formatında mı olacağını bekleyip göreceğiz.
filmin yapımcısı michelle sy, bu rolde yer almak isteyen oyuncularla görüşme halindeymiş. Buckley'i oynamak için can atan isimlerden biri "Alacakaranlık" serilerinin Vampir Edward'ı Robert Pattinson. Bir diğeri "Transformers" serilerinden Shia LaBeouf. Son olarak kulağıma çalınan isimse Milk, In The Valley of Elah, Örümcek Adam serileri ve son olarak da 127 Hours filminden hatırlanabilecek James Franco.


şimdi sorarım size:

jeff buckLey'i kim oyNasın?

25 Ocak 2011 Salı

şahane grafik - coenFogRapHic

coen biraderler ismi blog'da sıklıkla geçer oldu.
bugün de bloglararasında şahane bir grafiğe rast geldim.
coen'lerin 25 senesi, 15 film, 50 oyuncu ve 96 karakterinin yer aldığı grafik ötesi bu şahanelik, poster yapılası!

orijinal boyutuna şoradan ulaşılabilir.

24 Ocak 2011 Pazartesi

çok acayip bir şarkı

dün, bütün gün aynı şarkıyı dinledik.

bu şarkıyı iki yaz önce, bir tatilde, barış k'nın mix'lerinden birinde duymuştum. dün de sezyum'un playlist'ini dinlerken edip akbayram'ın yorumuyla dinleyince yeniden hatırladım. aşık mahzuni şerif'in "ince ince bir kar yağar" türküsünün selda bağcan'dan psychedelic funk yorumu.

kayda mp3 ekleme konusu epey uğraştırdı, çözebildim neyse ki. gelsin, ortamı şenlendirsin.





ayrıca türkünün bu yorumu electronic arts'ın "skate 2" soundtrack'inde de yer almış. daha da acayipi ise şorada.

23 Ocak 2011 Pazar

günLerin köPüGü #3

  • sevgili günlük; günlerim ne zamandır köpürmüyordu, sakin sularda seyrediyordu. son birkaç gündür arkadaşlarımla vakit geçirdim. bazılarıyla haberleştim, bazılarını da özledim. aradan vakit geçse de tekrar görüşmek için fırsat yaratıp (hatta buna özel olarak çabalayıp) görüştüğünde de kaldığın yerden devam edebiliyorsan, gerçek arkadaştır diyebilir miyiz ona?
  • blog'u da 3-5 gündür ihmal ettim, bazı şeyler yazasım var ama elim gitmiyor. üşeniyorum da denemez. başka türlü bir şey herhalde.
aman ne komik

18 Ocak 2011 Salı

büNyeDe iz bıRakan diZiLer - top 10

aslında sayfaya sabit bir şey ekleyeyim dedim, her açtığımda göreyim, içim açılsın diye. hepsinin tek tek resmini eklemektense, slideshow gibi bir şey yapsam diye düşündüm ama o da güzel olmadı. iyisi mi kayıt olarak paylaşayım ben bunu. arada açar bakarım, güncellerim de belki.

ilk etapta aklıma gelen en sevdiğim diziler.
beş komedi ve beş dramayla top 10.

(sıralama olmadan. ama her halükarda six feet under 1 numarayı alırdı)
(şöyle bir baktım da her kategori kendi içinde sıralanmış galiba)
(her ikisinde de 4. ve 5. yer değiştirebilir)













68.Golden GLoBe (Altın KüRe) Kırmızı Halı Değerlendirmesi ve Tören Dedikoduları

töreni seyrettim. sunucu ricky gervais çok gıcıktı. ödülleri sunmak için çıkacak kişileri, önden önden iyi benzetti. robert de niro, cecille b.demille onur ödülü'nü aldı, konuşmayı biraz fazla uzattı ama iyiydi yani. (ödülü almasından kısa bir sonra ödülü paramparça olmuş bu arada) bir de 50-60 yaş üstü her çıkanı (ödül alsın almasın) ayakta alkışladılar, ne iş? ama bir yandan da al pacino, törenden ayrılıp çocuklarını yatırmaya gitmiş (hollywood.com haberi) tören sonrası partisi için geri döndüğünde ise içeri alınmamış! vay vay!

bu görkemli törenleri seviyorum aslında.
ödül almak için her çıkandan dokunaklı veya espiritüel bir konuşma bekliyorum ama öyle etkileyici bir konuşma olmadı. Akademi ödüllerinden medet umacağız artık.

geçelim kılık kıyafet değerlendirmesine.
golden globe'un kendi sitesinden aradığım her şeyi bir arada bulamadım, google'da ararken bir siteye rast geldim. gecenin kıyafetlerini renk tonlarına göre ayırmış, çok da hoş olmuş. hepsi bir arada şuradan görülebilir.
ben en kötülerini derledim. berbatlıkta birinciliği de tilda swinton'a (üçüncü sıradaki) verdim.


...ve gönüllerin en şıkı, tabii ki scarlett johansson!

17 Ocak 2011 Pazartesi

'Konuş, Hafıza"

"Herkes gençliğinde bir kez olsun hatıra defteri tutmuş mudur bilmem ama, bıyıklar yeni terlerken yazılan notların hepsinde henüz geçmiş diyemeyeceğimiz anlar biriktirirdik. Kalbimize değip geçenlerin parmak izleri, en özlüsünden afili sözler, acı ve hazla yeni tanışmalardan ibaret büyüme sancılarıydı bunlar. Ne vakit ki zamanı eğip büker olduk, bu kez hafıza defterini açıp hatırlamaya çalıştık o anları. Oysa anlatırken kekelediğimiz, dalıp gittiğimiz o geçmiş, iş masanın başına oturup yazmaya gelince başka bir zaviyeyle bakış şart oluyor, hayalle hayat ağır ağır yer değiştiriyor."



15 Ocak 2011 Cumartesi

68.Golden GLoBe (Altın KüRe) ÖdüLLeri ve KazaNanLar

bu yıl, 68. kez düzenlenecek olan "Golden Globe" (Altın Küre) ödüllerinin adayları belli oldu. 16 Ocak Pazar günü ödüllerin sahiplerini bulacağı tören, gecenin köründe cnbc-e'de yayınlanacak. 






ben de kategorileri ve adayları yayınlayarak, kendi tahminlerimi paylaşayım istedim. aday filmlerden sadece birini izledim ve eleştirmenlerin/seyircilerin değerlendirmelerine pek bakmadım etkilenmeyeyim diye.  tahminlerin elle tutulur bir tarafı yok zaten, tamamen yumuşak yerlerimden sallayacağım. olur mu olur!


14 Ocak 2011 Cuma

saNdman - kumların gücü adına!

güncede bahsettiğim üzere oyun arayışlarım nihayete ermedi, dişime göre bir oyun bulamadım maalesef. nerelere baksam zaten daha önceden oynadığım güzel oyunlarla karşılaşıyorum.
eh, birini de paylaşayım bari dedim.

oyunumuz sandman. kum dökerek uyurgezerleri hedeflerine ulaştırmaya çalışıyorsunuz bu oyunda. ilk bölüm kolay gibi gözükebilir ama sonradan işler çetrefilleşiyor. biraz zaman geçirmek isteyecekler için birebir.
müzik biraz kulak tırmalıyor ama kapatma seçeneği var yani.

oyundan birkaç görseli de ekleyip son bir not düşeyim, "aman sıkıldım" derseniz kaldığınız yerden sonradan devam edebiliyorsunuz.




bu pek şeker miniclip oyununa ulaşılacak adresi de verdik mi, işlem tamamdır.

13 Ocak 2011 Perşembe

günLerin köPüGü #2

  • sevgili günlük, insanın bir şeyler planlayıp planlayıp yapamaması kötü şey. plan dediğin de bir şeyleri yapmak için değil mi zaten? gerçekleştirilmeyen plana ne deniyordu?
  • yemek yapmak güzeldir.
  • her akşam bir film seyreder olduk. geçen gün de rastgele bir film seçelim derken, kötü bir seçim yapmışız. the air i breathe'in imdb'deki seyirci oylarının 7 olması beni çok şaşırttı. 5 buçuktan 6 veriyorum ben. hadi o da birkaç ünlü sima bir araya geldiği için.
  • maalesef "muhteşem yüzyıl"a takıldık. türk dizilerini seyretmek gerçekten geriyor beni... 

10 Ocak 2011 Pazartesi

günLerin köPüGü #1

aslında birkaç zamandır blog'a ajandavari bir gadget eklemek istiyordum ama istediğim gibi bir şey bulamadım. sonra düşündüm ki, fil ucusu'nda olduğu gibi belki de kısa kısa notlarla, ufak bir günce gibi kayıtlar girebilirim. böylece hem film güNcesi'ni, hem okuduğum şeyleri, hem de hayata dair etki/tepkilerimi paylaşır, günlük tadında kayıtlar girmiş olurum. bu hafta sonu itibariyle notlarım..

8 Ocak 2011 Cumartesi

blog yapım aşamasında

evet, yeni şablon aramalarım sonuç verdi. yükledik bakalım.
kayıtları da düzenledim biraz ama daha işi var gibi. bir de aslında kayıtların tarihinin gözükmesi gereken yerler nedense "tanımsız" gözüküyor. algılayamadı mıdır, nedir. ama bu yeni kayıtta bile gözükmediğine göre bir terslik var.
"tepki" seçeneği de ortadan kalkmış(!)


karanlık arka plan beni de sıkmıştı doğrusu.
yorumlar kısmını da kaldırabilsem güzel olacaktı.


hadi bakalım, hayırlısı. 


sonradan not: kayıtlara atlama aralığı ekliyorum, tamamı sayfada gözükmesin diye. ama sayfayı açınca, kaydın devamını görüntüleyecek bağlantıyı ben göremedim. kayıtlar eksik/yarım gibi mi gözüküyor acaba?


notun notu: kayıtlar sonunda "devamı.." gibi bir link gözükmüyor, kayıt başlığına tıklandığında tamamı görülebiliyor.

5 Ocak 2011 Çarşamba

bir yılbaşı

yılbaşı geçeli çok oldu ama fotograf balosu'nda okuduğum şu yazıdan beri geçen yıllarda neler yaptığımı düşünür, hafızamı zorlar oldum. keşke dedim, keşke her yılbaşından bir fotoğrafım veya yazılı bir kaydım olsaydı.

hafızanın derinliklerinden #2 - baBes in toyLaNd

yılın ilk sabahında, kendimi yataktan koltuğa zorla sürükledikten sonra, mgm sinema kanalında bir filme rast geldim ve ne hikmetse oturup izledim. film, 1986 yapımı "babes in toyland"di. filmin tek çekilir yanı, 11 yaşındaki haliyle ufacık tefecik drew barrymore ve 22 yaşındaki haliyle yeni yetme keanu reeves'di. yine de pes etmedim, ısrarla sonuna kadar dayandım. (hiç gereği yoktu)


filmin konusunu da bir yerlerden hatırlıyordum aslında. (fiL) hafızayı biraz zorlayınca 8-10 yaşlarında izlediğim başka bir versiyonunu hatırladım. meğer o zamanlar izlediğim hali 1934(!) yapımıymış. filmin diğer adı "march of the wooden soldiers", ki ben bunu hatırlayabilmiştim. "babes in toyland"in (stan) laurel ve (oliver) hardy'li bu ilk versiyonu siyah beyaz ve çok daha eli yüzü düzgün. bulsam tekrar izlerim sanıyorum.


hafızamda yer eden çocukluk filmlerimden ilkini böylece paylaşmış olayım, birkaç kare ve bir videoyla.


3 Ocak 2011 Pazartesi

iyi yeNi yıLLar - notlar

aslında ne zamandır blog'a bir şey yapmıyormuşum gibi görünebilir. evet, yeni bir kayıt girmedim ama şekliyle şemaliyle uğraştım epey.

ayrıca yeni gadget'lar ekledim.
gadget'lar da en alt cenahta yer aldığı için ilk bakışta göze çarpmayabilir...